24 Mayıs 2008 Cumartesi

Mezopotamyalılar ayakları ıslak kumlarda çiviyazısına benzer izler bıraktığı için güvercinleri kutsal saydılar. Bu işaretler karmaşasında var saydıkları anlamı çözebilseler, tanrıların da neler düşündüğünü çözebileceklerini sandılar.

(Okumanın tarihi, Alberto Manguel, YKY)

6 Mayıs 2008 Salı

etkinlik: Kitsch Sempozyumu (İstanbul, 10 Mayıs)

Merak ettiğim bir nokta: Susan Sontag'ın "camp" olarak kullandığı kavramı nasıl Türkçeleştiriyoruz, bilen var mı? Ben katılamayacağım, ama etkinliği takip edebilecek birileri beni bu konuda aydınlatırsa çok sevinirim...

Nedir Bu Kitsch(KİÇ)?
Sempozyum
10 Mayıs 2008
Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi-Beyoğlu
Saat:10:00-18:00

Nedir Kiç? Düşük, ucuz, yoz bir güzellik mi? Plastik Çiçek mi yoksa? Çirkinlik olabilir mi acaba? Ya da süslü olan herşey. Yoksa güzelliğin demokratikleşmesi mi? Acaba “yüksek sanatı” tehdit eden bir hayalet olabilir mi? Veya “çokkültürlülüğün” sesi. Popüler kültürden siyasete, çağdaş sanattan sinemaya; magazinden mimariye; davranış biçiminden seri üretilmiş nesnelere dolanan sıkı bir soru: Nedir bu Kiç?
Karşı Sanat Çalışmaları 10 Mayıs 2008 Cumartesi Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde (3 OTURUM) bir sempozyumla hayatın hemen her anını kuşatan bu çetrefil kavramı tartıştıracak.

PROGRAM
1.OTURUM
10:00-12:00
Beral Madra, “Siyaset ve Kitsch”
Gültekin Çizgen, “Türkiye’de Kitsch Bolluğu
Aykut Köksal, “Bir Modernlesme Olgusu Olarak “Kitsch”
Feyyaz Yaman, “Kitsch’i Anlamamak!”
Yöneten: Ali Şimşek
2.OTURUM
13:00-15:00
İ. Can Koç, Tarihsel ve Sosyolojik Olaraki Kisch'i Anlamaya Çalışmak
Melis Behlil, “Versace Elbise, Kristal Şampanya: Showgirls’de Tüketim, Kitsch ve Camp”
Yalçın Sadak, “Toplumcu Gerçekçi Türk Resmi ve Kitsch”
Ahmet Soysal, “Kitsch ve İdeoloji”
Yöneten: Beral Madra
3.OTURUM-
15:30-1 7 :00
Fatih Balcı, " Sürekli Olarak ve Birdenbire Kitsch"
Osman Çakmakçı “Kitsch ve Poetika”
Elif Dastarlı, "Kendinin Anti-tezi: Gayrı Siyasallaşan Dil Kitsch"
Ali Şimşek “Çizgili Pijamaya Gülmek: Yeni Orta Sınıf ve Kitsch”
Yöneten: Feyyaz Yaman
TARTIŞMA
1 7 :10-18:00

5 Mayıs 2008 Pazartesi

etkinlik: Ayfer Tunç bugün ODTU Mezunlar Derneği'nde...

"Bir maniniz yoksa annemler size gelecek" ve "Taş-Kağıt-Makas" gibi eserleriyle tanıdığımız Ayfer Tunç bu akşam ODTU Mezunlar Derneği'nin konuğu olacak.

Yer: ODTÜ Mezunları Derneği - Koçumbeli Salonu - 428. Sokak 100. Yıl 06530 ANKARA
Tel: 0312 286 79 79 Faks: 0312 287 75 00

Tarih - saat: 5 Mayıs 2008, 19.30

4 Mayıs 2008 Pazar

Dünya kütüphanelerinden...


Glasgow School of Art - Glasgow Güzel Sanatlar Okulu kütüphanesi...

19 Nisan 2008 Cumartesi

Sawyer Lost'ta neler okudu?


Josh Holloway Türkiye'ye geldi, herkes Josh'tu (evet, biliyorum, ucuz bir kelime oyunu ama yapmadan duramadım, affınıza sığınıyorum). İlgiden memnun, biraz da şaşkın, epeyce yorgun, ayağının tozuyla Beyaz Show'a da katıldı. Peki Josh Holloway'ın inklicker'ın sayfalarına konu olmasına sebep nedir?

Aramızda diziyi sevenler vardır mutlaka, onlar anlamıştır... Beyaz, şovunda Holloway'e meşhur geyik soruyu sordu: "Issız bir adaya düşsen yanına alacağın 3 şey ne olurdu?" Josh'un aksine Sawyer'ın tercihi yanına üç adet kitap almak olurdu.

Adadaki günlerini uçak enkazından kurtardığı kitapları okuyarak geçiren Sawyer dışında "kitap-kütüp mevzularına" ilgi gösteren başka bir karakter yok Lost'ta. Holloway'in canlandırdığı Sawyer, tahsilli veya düzgün bir iş sahibi diğer bazı karakterlerden farklı olarak düzenbaz, hayatını dolandırıcılıkla kazanan, serseri, "mürekkep yalamamış" bir karakter. Ancak bu karakter, şaşırtıcı biçimde kitap kurdu aynı zamanda.

Geçen gün Lost izlerken Sawyer'ın elindeki kitabı kapağından tanıdım: Adolfo Bioy Casares'in "Morel'in Buluşu"nu okuyordu. Borges'in 20. yüzyılın en iyi yazarlarından biri olarak nitelediği Casares'in bu kitabını bizde Mitos Yayıncılık ve Gece Yayınları basmıştı. (Şu anda ancak sahaflarda bulabildiğimiz bu kitabı bir yayınevi programına alsa ne hoş olur bu arada... )Morel'in Buluşu, bir adada geçen bir hikayedir aynı zamanda. Buradan hareketle, kitapların diziye veya olaylara bazı ufak göndermeleri de olduğu düşünülebilir. Ama ben buna kafa yormayacağım. Onun yerine, Sawyer'ın dizi boyunca okuduğu kitapların ne olduğunu merak ettim.

Lost'un fan'ları da aynı şeyi merak etmişler ve çeşitli forumlarda, fan sitelerinde bu soruyu sormuşlar. Herkes tanıdığı, gördüğü kitabı yazmış. Oyuncuların gördüğü takdiri göremeyen dizi yazarlarının da iyi birer okur olduğunu düşünmek sanırım yanlış olmaz. Senaryonun arasına bir yerlere, Sawyer'ın ellerine sıkıştırdıkları kitaplar ise şunlar:



- Laughter in the Dark -Vladimir Nabokov (Karanlıkta Kahkaha, İletişim Yayınları)


- Fountain Head - Ayn Rand (Hayatın Kaynağı, Plato Yayınları)


- Evil under the sun - Agatha Christie (Türkçesi yayınlandı mı, bilmiyorum)


- Watership Down - Richard Adams (Watership Tepesi - Laika Yayıncılık)


- The Invention of Morel - Adolfo Bioy Casares (Morel'in Buluşu, Mitos Yayıncılık/ Gece Yayınları, baskısı yok)


- Are you there, God? It's me, Margaret - Judy Blume (Türkçeye çevrilmemiş bir ilkgençlik / ergen romanı)


- Lancelot - Walker Percy (Percy'nin bir başka kitabının Ayrıntı'dan çıktığını biliyorum ama sanırım bu çevrilmedi)


- A Wrinkle in Time - Madeleine L'Engle (Zamanda Kıvrılma - Arkadaş Yayınları)


Benim bulabildiklerim bu kadar... Biraz "ne bulduysam okudum" tarzı bir liste ama, eh, ıssız bir adada buna da şükür...

11 Nisan 2008 Cuma

Trendsetter'da bu ay: Zeynep Köylü'nün kütüphanesi

Trendsetter'ın bu ayki sayısında "kitapkurdu" bölümünde çok sevdiğim arkadaşım Zeynep Köylü'nün kütüphanesine bir göz atılmış... Yayınlanan röportajı buraya da alıyorum. Ben de Zeynep'ten şimdiye kadar okuduğu kitaplar içinde en çok etkilendikleri/sevdikleri arasından bir "ilk 10 listesi" yapmasını rica ettim. Oldukça zorlansa da, bizim için bir liste yaptı. Bundan sonra her ay bir "inklicker"in (yani mürekkep yalamış ve mürekkep yalamayı seven zat) listesini yayınlamak arzusundayım. Zeynep'le başlamış olduk, buradan kendisine teşekkür ederim...

Kendinizi özdeşleştirdiğiniz bir kitap kahramanı var mı?

Italo Calvino'nun "Ağaca Tüneyen Baron" isimli romanındaki "Cosimo".

En sevdiğiniz yazar...

Tek bir yazar söylemek çok zor aslında ama ille de bir isim vermem gerekirse Vladimir Nabokov diyebilirim.

Şimdiye kadar okuduğunuz en güzel kitap...

William Faulkner'ın "Döşeğimde Ölürken" isimli kitabı için okuduğum en güzel kitaplardan biri diyebilirim. Tabii ki Murat Belge'nin muhteşem çevirisini de göz ardı etmemek lazım.

Asla sonunu getiremediğiniz kitap/yazar...

Hatırladığım kadarıyla sonunu getiremediğim bir kitap yok.

Kitap okurken kendinizi en rahat hissettiğiniz yer neresi?

Genellikle yatağımın üzerinde okurum.

Hiç kitap hırsızlığı yaptınız mı?

Evet, bir kez yaptım. Rainer Maria Rilke'nin "Malte Lourids Brigge'nin Notları" adlı kitabını çalmıştım çünkü okuyamasaydım çıldıracaktım.

Hiç adını duymadığınız bir kitabı bize tavsiye etmenizi istesek...

Adını duyup duymadığınızı bilmiyorum ama Edmundo Desnoes'un "Az Gelişmiş Bir Adam" isimli kitabını tavsiye edebilirim.

Muhakkak okunmalı dedikleriniz...

J.C. Scott'un "Direniş Sanatları", Walter Benjamin'in "Son Bakışta Aşk" kitapları ve Eski Ahit'ten "Süleyman'ın Meseleleri" mutlaka okunmalı.

Size bir kitabın içine bir gün girme ve oradakileri yaşama şansı verilse bu hangi kitap olurdu?

Duras'ın "Sevgili" isimli kitabı olabilirdi.

8 Nisan 2008 Salı

YENİ KİTAP: "Ayyıldız Altında Sürgün" - Faruk Şen - Günizi Yayıncılık

Türkiye’ye sığınan Alman profesörlerin kitabı

Nazi döneminde ülkelerinde çalışma ve yaşama şansları ellerinden alınınca Türkiye’ye sığınan bilim ve sanat insanlarının yaşadıkları, tanık ve resmi belgelerin eşliğinde anlatıldığı “Ayyıldız Altında Sürgün” adlı kitapta derlendi.

NTV-MSNBC - 08.04.2008

İSTANBUL - Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen tarafından derlenen ve yayımlanmasına Asım Kocabıyık Kültür Eğitim Vakfı’nın destek verdiği kitabın tanıtımı, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Kütüphanesi Asım Kocabıyık Okuma Salonu’nda yapıldı.

Tanıtımda konuşan Almanya’nın İstanbul Başkonsolosu Matthias Ludwig Bogislav von Kummer, 1933-1945 yılları arasında Almanya’daki ırkçılık nedeniyle siyasi takibe uğrayan bilim adamlarının Almanya’dan Türkiye’ye sürgüne geldiklerini, burada büyük ilgi gördüklerini anlattı.

Alman tarihinin bu karanlık yönüne “Ayyıldız Altında Sürgün” adlı kitabın aydınlatıcı yeni bir detay getirdiğini söyleyen Kummer, kitapta, 1934 yılında nasyonel sosyalist hükümetin yeni kurulan Bilim, Eğitim, Halk Talim ve Terbiyesi Rayh Bakanlığı’nın üst düzeyde bir görevlisi olan yüksek hükümet müşaviri Dr. Herbert Scurla’nın 1919 yılında İstanbul ve Ankara’ya yaptığı görev ziyaretini içeren rapora yer verilmesinin önemini dile getirdi.

Scurla’nın sürgündeki Alman bilim adamları ile Türk yüksekokulları arasındaki iş birliğinden Türk tarafını tüm gücüyle vazgeçirmek için geldiğini ve sürgündeki bu hocalar yerine nasyonel sosyalistlere daha yakın başka hocaların gönderilmesini talep ettiğini söyleyen Kummer, “Almanlara göre, Scurla tarafından yürütülen inisiyatifin başarısız oluşu ve sadece birkaç Türk kuruluşu ve bilim adamı dışında dikkate alınmaması büyük bir şanstır. Türk üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak kendilerini kanıtlamış sürgündeki Alman hocaların, hizmet vermeleri ve bu yıllarda Türkiye’de kabul edilmeleri Türkiye Cumhuriyeti tarihinde somut ve büyük bir anlam ifade etmektedir” diye konuştu.

400'E YAKIN BİLİM İNSANININ KATKISI

Prof. Dr. Faruk Şen de Almanya’dan kaçmak zorunda kalan bilim adamlarının İstanbul’a gelerek dersler verdiklerini belirterek, “Bu olay, Türkiye Cumhuriyeti tarihimizin büyük bir yüz akıdır. Almanya’da bu durum yaşanırken bu bilim adamlarına kimse sahip çıkmadı. Tek sahip çıkan Türkiye Cumhuriyeti’dir” dedi.

Söz konusu sürgün yıllarında Türkiye’ye 400’e yakın Alman bilim insanının gelerek, üniversitelerde ders verdiklerini kaydeden Prof. Dr. Şen, henüz 10 yaşında olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Alman bilim adamlarına üniversitelerinde kucak açtığını, kendilerine vatandaşlarının 4 misli ödeme yaptığını, bu bilim adamlarının da Türk akademik hayatına büyük katkılar sağladıklarını dile getirdi.

Alman nasyonal sosyalist hükümeti tarafından görevli olarak Türkiye’ye gönderilen Scurla’nın Türkiye’de sürgündeki Alman bilim adamlarının hayatlarını incelediğini, raporun amacının Türkiye hükümetini geri gönderilmeleri yönünde uyarmak olduğunu anlatan Prof. Dr. Şen, kitapta yer verilen Scurla’nın teklifine karşı Türkiye’nin “hayır” demesini onur verici olarak niteledi.

Kitapta adı geçen 315 öğretim üyesinin 1953 yılına kadar ülkelerine geri döndüklerini anlatan Prof. Dr. Şen, bunların içinde Ernst Reuter’ın Türkiye’de şehircilik konusuna, Fritz Neumark’ın Türk maliyesine, Ernst Hirsch’in Türk hukuk düzenine katkıları bulunduğunu söyledi.

Borusan Holding kurucusu Asım Kocabıyık ise kitapta da yer alan hocaların birkaçının üniversitede kendisinin hocası olduğunu ifade ederek, “Bu çalışmalarla kendilerinin ne kadar vazife düşkünü, ne kadar insani ve çalışmaya düşkün olduklarını, Almanya’nın büyüklüğünün onların sayesinde olduğunu idrak ettim” diye konuştu.

Söz konusu bilim insanlarının Türk-Alman ilişkilerine katkılar sağladıklarını, gönüllü elçilik yaptıklarını ifade eden Kocabıyık, “Tarihin garip bir cilvesi ki Almanya ve Fransa ile çok samimi ilişkilerimiz olmasına rağmen bugün iki devlet Türkiye’nin AB üyesi olmasını layık görmüyor” dedi. “Ayyıldız Altında Sürgün” kitabının tanıtım toplantısına, İstanbul Üniversitesinde görev yapan çok sayıda akademisyen de katıldı. Günizi Yayıncılık tarafından basılan “Ay - Yıldız Altında Sürgün”, 19-27 Nisan 2008 tarihleri arasında İzmir Kitap Fuarı’nda okuyucularıyla buluşacak.